Yunus Emre’nin Fedakarlık Anlayışı

Yunus Emre’nin Fedakarlık Analyılşı

XIII. yüzyılın Anadolu coğrafyasında bir garip âşık olan Yunus Emre hakikate ulaşmayı gaye edinmiştir. Bu yolda Allah dışında her şeyini terk etmek istemiştir. Allah yolunda, bir insana bahşedilen malını, makamını, servetini gözlerini kırpmadan feda etmiştir.  Hayatları, sosyal çevreleri, dünyaya ve hatta ahirete dair arzu ile isteklerini insanlığın faydası için terk etmiştir. Daha ötesi ise, Allah yolunda ve insanlığın iyiliği için her şeylerini feda ederken yaşadıkları sıkıntılardan şikayet etmek yerine “Ben derd ile ah ederdim, derdim bana derman imiş, ister idim hasret ile, Dost yanımda pinhan imiş” düsturuyla nimet bilmiştir.  

Allah yolunda yaşayanlara Hak erenleri denir. Hak ereni olan Yunus Emre Allah aşkı ve vuslata ermek için birçok fedakârlık yapmıştır. Yunus Emre, aşk makamına eriştiğini ve aşk için her şeyini feda ettiğini belirtmiştir. Bu aşk, hayatın özü, Allah’a olan derin ve coşkun bir rağbet ile mayalanmış aşktır. Şu güzel berceste O’nun aşk mevzuundaki en açık ifadesidir: Aşk gelince, cümle eksikler biter. O, her şeyini Allah yolunda feda etmiş, feda ederken de her şeyi bulmuştur. Hakikat de, neşe de, cennet de aslında buradadır. Yani O, fedakârlıktan hiçliğe, hiçlikten de aşka giden yolda aradığını bulan ve bulduğunu şiir ile söyleyen kişidir. Yunus Emre kırk yıl sabırla çalışmış, insanların Allah’ı tanıması uğruna maddi ve manevi her şeyini feda etmiştir.   

Yunus Emre, tüm varlıkları eş değer görmüştür. Bu anlamda rahatlıkla kendi benlik düşüncesini feda etmiş, ben merkezli değil biz merkezli bir ömür yaşamıştır. Bizlerin de biz merkezli yaşaması gerektiğini belirtmiştir. Ben’in ben olması için benin bizde erimesi gerekir. Birçok insanlık sorununu çözmenin altın anahtarı Yunus Emre’nin “biz” düşüncesine sahip olarak fedakarlıkta bulunmakta saklıdır.

Duygu TANIDI

ESKİŞEHİR